Sitemize Hoşgeldiniz . * Sitemiz Tamamen Bilgi Amaçlıdır.* Yorumunuzu Esirgemeyin.
reklam
sure52 Sitemize Hos Geldiniz.




Google Arama
Sitede Arama

sure52

Tin Suresi (Vettini Vezzeytuni)

Tin Suresi (Arapça: سورة التين) Kur'an-ı Kerim'in 93. suresidir. Mekke'de indirilmiştir. 8 ayettir. "Tin"; bir dağ adı veya incir demektir. Tûr-u Sînîn, üzerinde Allah'ın Hz. Mûsâ (a.s.) ile konuştuğu Tûr Dağı'dır. Sinîn, bereketli demektir. Takvim, doğrultmak demektir. "Ağacı düzeltip doğrulttu" demektir, "Zaman onu dengeli, iyi görüşlü ve akıllı kıldı" mânâsına denir. Memnun, kesilen yani tükenen. Dîn, ceza demektir. "Karşılığını verdi" anlamına gelen fiilden türemiştir. "Yaptığın gibi sana karşılığı verilir" mânâsına gelen hadisinde de bu mânâda kullanılmıştır.

Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

Vettîni ve'z-zeytûni ve Tûr-i sînîne ve hâzel beledil emîn. Legad (kh)alagnel insâne fî ehseni tagvîm. Sümme radedednâhü esfele seefilîn. İllellezîne eemenû ve amilu's-sâlihâti felehum ecrün ğayri memnûn. Femee yükezzibuke bağdi biddîn. Eleysellâhu biehkemil hâkimîn.

Anlamı

Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla.

1. İncire, zeytine,
2. Sina dağına ,
3. Ve şu emîn beldeye yemin ederim ki,
4. Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
5. Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.
6. Fakat iman edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.
7. Artık bundan sonra, ceza günü konusunda seni kim yalanlayabilir?
8. Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?

Ayetlerin Tefsiri

1. Bu bir yemindir. Yani, incir'e ve zeytin'e yemin ederim. Yüce Allah, bereketli oldukları ve çok yararları bulunduğu için bunlara yemin etti. İbn Abbâs şöyle der: Bu, yediğiniz incir ve sıkıp yağ çıkardığınız zeytininizdir. İkrime'de şöyle der: "Yüce Allah incir ve zeytinin bittiği yerlere yemin etti. Çünkü incir Dımaşk'ta, Zeytin de Beyt-i Makdis'te çok olur". Bu mânâ daha açıktır. Yüce Allah'ın, mekan isimlerini yani Tûr Dağı ve Emin Belde'yi bunların üzerine atfetmesi bunu göstermektedir. Böylece bu yemin, Allah'ın, vahy ve semavî emirlerle şereflendirdiği mukaddes yerlere yapılmış bir yemin olur.

2. Bereketli dağa da yemin ederim. Bu, üzerinde Allah'ın Mûsâ (a.s.) ile konuştuğu, çok ağaçlı, güzel ve bereketli Tûr-ı Sînâ dağıdır. Hâzin der ki: "Tûr Dağı güzel ve bereketli olduğu için, Sînîn ve Seynâ sıfatları ile nitelenerek ona "Tûr-ı Sînîn" denilmiştir. Meyveli ağaçlan olan her dağa Sînîn ve Seynâ denir."

3. İçine girenlerin canları ve mallan konusunda emin olduğu bu emin beldeye yani Mekke-i Mürerreme'ye yemin ederim. Nitekim Yüce Allah meâlen, "Çevrelerinden insanlar kapılıp götürülürken, bizim (orayı) güven içinde kudsi bir yer yaptığımızı görmediler mi?" buyurmuştur. Âlûsî şöyle der: Bunlar, birçok müfessirin görüşüne göre, şerefli ve bereketli yerlere yapılmış yeminlerdir. Emin beldeden maksat, tartışmasız bir şekilde Mekke-i Mükerreme'dir. Allah onu korusun. Tûr-ı Sînîn ise, üzerinde Yüce Allah'ın Mûsâ (a.s.) ile, konuştuğu dağdır. Buna Tur-ı Seynâ da denir. İncir ve zeytine gelince, Katâde'den rivayet edildiğine göre bunlar, biri Dımeşk'ta diğeri Beyt-i Makdis'te iki dağdır. İncir ve zeytin'den, bunların yetiştiği yerler kastedilmiştir. Bazılarına göre de bunlardan maksat, bildiğimiz iki ağaçtır. Bu, İbn Abbâs ve Mücâhid'in görüşüdür. Bu şeylere yeminden maksat, o bereketli yerlerin şerefli olduğunu ve peygamberlerin gönderilmesi ile orada ortaya çıkan hayır ve bereketi açıklamaktır. İbn Ke-sîr şöyle der: Bazı âlimler, bunların üç yer olduğu kanaatma varmışlardır. Bunların her birinde Yüce Allah, büyük şeriatlar getiren azim sahiplerinden bir peygamber göndermiştir. Birincisi, incir ve zeytinin yetiştiği yer olan Beyt-i Makdis'tir ki, Yüce Allah burada İsa'yı (a.s.) göndermiştir. İkincisi, Tûr-i Sînîn yani Tûr-ı Seynâ'dır. Yüce Allah burada Mûsâ (a.s.) ile konuşmuştur. Üçüncüsü ise, içine girenlerin emin olduğu Beled-i Emîn'dir. Burası, Allah'ın Hz. Muhammed (a.s.)'i peygamber olarak gönderdiği yerdir. Tevrat'ın sonunda bu üç yer şöyle anlatılmıştır: "Yüce Allah, üzerinde Mû-sâ (a.s.) ile konuştuğu Tûr-i Seynâ'dan geldi. Sâîr'den yani îsâ'yı (a.s. ) peygamber olarak gönderdiği Beyt-i Makdis dağından dünyayı aydınlattı. Farân dağlarından yani, Hz. Muhammed (a.s.)'i peygamber olarak gönderdiği Mekke dağlarından göründü" Yüce Allah Tevrat'ta bunları zaman sırasına göre anlattı ve Kur'ân'da da şeref sırasına göre yemin etti. Şöyle ki, önce şerefliye, sonra ondan daha şerefliye, sonra da her ikisinden daha şerefli olana yemin etti.[9] Bu yeminin cevabı şudur:

4. Kuşkusuz biz insan nevini, en mükemmel ve en güzel sıfatlarla nitelenmiş olarak en güzel biçimde yarattık. Yani şekli güzel, boyu düzgün, uzuvları birbirine uygun; bilgi, anlayış, akıl erdirme, iyi ve kötüyü ayırma, konuşma ve edep sıfatları ile donatılmış olarak yarattık. Mücâhid şöyle der: den maksat, "En güzel biçimde ve eşsiz bir yaratılışta yarattık " demektir.

5. Kendisini bu şekilde yaratmamızın gereğini yerine getirmediği için, onun derecesini aşağıların aşağısına indirdik. Zira o, en güzel biçimde yaratma nimetimize şükretmedi, kendisine verdiğimiz bu güzel özellikleri bize itaatta kullanmadı. Dolayısıyle biz de onu, aşağıların aşağısına yani cehenneme indireceğiz. Mücâhid ve Hasan Basrî şöyle der: Cehennemin en alt tabakasıdır. Dahhâk da şöyle der: Yani onu ömrün en verimsiz çağma götürürüz ki bu da, gençlikten sonra ihtiyarlaması, kuvvetli olduktan sonra zayıf düşmesidir. Âlûsî de der ki: Âyetin akışından, ilk akla gelen, kâfirin kıyamet günündeki haline ve onun, en güzel ve eşsiz bir şekilde yaratılmışken, en çirkin ve âdi bir şekilde olacağına işarettir.

6. Ancak hem iman edip hem de sâlih amel işleyen mü'minler bunun dışındadır. Onlar için, tükenmeyen sürekli bir mükâfaat yani takva sahiplerinin yurdu olan cennet vardır.

7. Bu, üçüncü şahıstan ikinci şahsa dönme üslubuyla insana yapılmış bir hitaptır. Yani, Ey İnsan! Bu açıklama ve apaçık delillerden sonra, senin yalanlamana sebep ne? Çünkü insanın bir nut-feden yaratılması ve en güzel ve mükemmel bir biçimde var edilmesi, Yüce Allah'ın, öldükten sonra diriltme ve hesaba gücü yeteceğini gösteren en açık delillerdendir. O halde, bu delillerden sonra, hesap gününü yalanlamaya seni iten nedir?

8. Yaratan ve en güzel biçimi veren Allah, kullar arasında hükmetme ve haklı ile haksızı ayırma bakımından âdillerin en âdili değil midir? Hadiste şöyle gelmiştir: Hz. Peygamber (a.s) bu âyeti okuduğunda, "Evet, ben de buna şahitlik edenlerdenim' derdi.

Design Aykut Yarıcı
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol