eskimisir22
Eski Mısır ve Mezopotamya'da Müzik Aletleri
Eski Mısır'da Kullanılan Müzik Aletleri
Eski Mısır'da müzik, tapınaklarda sıkça duyulurdu. Bunun dışında havanın kararmasıyla birlikte yapacak işleri olmayan insanlar beraber oturup şarkı söylerlerdi. Müziğin ekonomik önemi de vardı: İşçiler çalışırken yapılan müzikler, onların daha istekli çalışmalarını ve böylelikle daha verimli olmalarını sağlıyordu.[1]
Osiris'in ölümünü ve yeniden doğuşunu kutlayan törenlerde rahiplerle halkın bir arada dans ettiği, bu dansların şarkı, çalgı eşliğinde ve dramatik olarak yorumlandığı biliniyor. Özellikle üçüncü hanedan döneminde büyük bir zenginliğin doruğuna ulaşan Mısır'da müzik, daha karmaşık ve canlı bir kimlik kazanır. Çalgı çalmak kahraman erkeklere değil, nazlı kadınlara yaraşır inancıyla büyük şölenlerde, kadınlardan oluşan müzik topluluklarına rastlanır.[2]
Eski Mısır'da müzik, hastalara güç vermede kullanılırdı.[3] Her gün mabetlerde dualarla tanrı heykellerinin önünde yapılır ve bunları ya bizzat kral ya da rahipler idare eder. Tapınağın içinde güzel kokulu otlar yakılır ve rahibelerce müzik eşliğinde dans edilirdi.[4]
Harp, flüt, simbal, davul, trampet ve çeşitli borular gibi müzik aletleriyle yapılan Eski mısır müziği gelişmiş bir sanat koluydu.[1]
Mısırlılar'da müzik, gizemli çağrışımlar yaptığı kadar gündelik yaşamın da bir parçası ve eğlence aracıdır. Başta flüt ve arp olmak üzere; davul, def, darbuka, sistron gibi vurma çalgılar; çifte flüt, trompet gibi üflemeliler ve üçgen arp, çitara gibi telli çalgılarla, su basılarak işleyen org, eski Mısır'ın önemli çalgılarıdır. Bu arada, Mısır flütünün özelliklerine bakarak, eski Mısır müziğinin geniş ses aralıklarına dayandığı da ileri sürülmektedir.[2] Bunun yanı sıra, bugün kullandığımız ud'un geçmişi, Eski Mısır'da 19. ve 20. hanedanlar dönemine kadar uzanmaktadır.[5]
Aynı şekilde görüyoruz ki, eski müziği araştıran âlimlerin ekserisi, arpın ilk vatanı olarak Eski Mısır'ı sayıyorlar. Vaktiyle burada geniş bir şekilde yayılan arp bazı
hiyeroglif yazılarda "güzellik" anlamını taşıyordu. Mısır ressamları, ışık (ateş) tanrısını kendi resimlerinde arp çalarken tasvir ediyorlardı. Mısır ehramlarında tasvir edilen arpa benzer alet şekilleri milattan evvel altı binli yıllara aittir. Ehramlarda bulunan hiyeroglif (Mısır yazıları) arasında "arpçı", "muganni", "rakkas" işaretleri de vardır. Bu da gösteriyor ki, ülkede büyük popülerliğe sahip olan arp çok eski devirde, hiyerogliflerin meydana gelmesi ve ehramların yapılmasından daha evvel mevcuttu.
Mısır arpları çeşitli ölçülerdedir. Küçük, elde tutulup gezerek çalınandan insan boyundan uzun, çok telli, dinî törenlerde çalınan arplara kadar mevcut idi. Teller bükülmüş hayvan bağırsağından hazırlanıyordu. Mısır arplarının eski şahlık devrine (milattan 3000 yıl önce) tarihlenen tasvirlerinde müzisyenler grubu muganni, flüt ve arpçılardan ibaretti. Orta şahlık devrinde (MÖ. 2000) ise Mısır'a Asya'dan köşeli arpların getirildiği sanılıyor. Köşeli Asya arpları daha temiz akortlanma, gür ve açık tınıda ses veren aletler idi.[6]
Mısır'da arpı "müzik aletlerinin şehzadesi" olarak adlandırmışlardır. Garip olan yönü şurasıdır ki, 1929 yılında Ur kazılarında, bir bölgede kıymetli taşlarla süslenmiş olan 68 kadın iskeleti ortaya çıkarılmıştır. Onların da ellerinde arpa benzer bir alet bulunmuştur. Asur devrine ait köşeli arp Mısır'dan İran'a, daha sonra da İspanya'dan Kore'ye kadar geniş bir coğrafyada dinlenmiştir.[7]
Arp Mısır'da o kadar geniş bir şekilde yayılmıştır ki, haklı olarak onu bu ülkenin millî çalgısı saymak mümkündür. Bugün çağdaş Mısır'da bu çalgı hâlâ yaşıyor. Küçük Mısır arplarından millî müziğin icrasında istifade ediliyor.[6]
Mezopotamya'da Kullanılan Müzik Aletleri
Andre Parrot, Tevrat'ta (Genesis IV, 21) Yubaloğulları'nın lir ve flüt çaldıklarından başlayarak, Mezopotamya'da müziğin dini emirlerle dikte edilmiş sosyal bir fonksiyonu olduğunu tebarüz ettirmektedir. Gerçekten daha Sümerler zamanında (m. ö. XXII. yüzyılda) mabetlerde lir, flüt, çalpara ve davul gibi muhtelif müzik aletlerinin eşliğinde, usulleri çoktan yerleşmiş olarak, ilahe, kaside ve mezamirlerin okunduğunu, Gudea'nın lirik edebiyata örnek olan ve Ningirsu mabedinin açılış törenini anlatan meşhur iki tableti ile bilmekteyiz.
Diğer taraftan arkeologlar bu müzik aletlerini gösteren kabartmaları, hatta bazan bizzat müzik enstrümanlarını bulmuşlardır. Asurda M. Ö. IX. yüzyıldan bir tablet üzerinde müzikal notaların bulunduğu bile zannedilmişti. Bugün Berlin müzesinde bulunan bu tabletin üzerinde sumerce bir kasidenin asurca tercümesi de yazılmıştı. Üç sütün üzerine yazılan bu kasidenin üçüncü sütnunda müzikal notalar olması düşünülen birtakım işaretler vardı. 1954 senesinde Tel Harmel (sadupum) de buna benzer bir tablet daha bulunmuştur.
Hakiki müzik aletlerinin ilki, Ur kıral mezarlarında Sir Leonard Woolley tarafından bulunmuştu. İki harp, dört lirden başka kıraliçe Şubad'ın mezarından çıkan harpın üzerinde bronz mandallarla gerilmiş 11 tel vardı. Daha basit olan diğer harpın üzerinde ise 15 tel bulunmuş olmalı idi. "Ölüm kuyusu" denilen 1237 numaralı mezardan da gümüş kaplamalı bir lir çıkarılmıştı. Bütün bu müzik aletleri tahtadan yapılmış, kral ailesine ait olanlar gümüşle kaplanmıştı.[8][9]
Yine Urartu tabletlerinde kadınların zamanın yöresel çalgılarını çaldıkları, dans ettikleri, akrobatlı gösterilere katıldıkları görülmektedir. Kimi figürlerde soldan sağa doğru şarap sunan, Obua (Flüt), Lir, Tef ve Saz çalan kadınlar işlenmiştir. Bunların arasında günümüzde de Van caddelerinde rastladığımız yüksek tahta ayaklar üzerindeki akrobat görülmektedir. Urartular konusunda uzman bilim adamlarının başında gelen Prof. Dr. Oktay Belli “III. Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu” isimli çalışmanın 132 ve 136. sayfalarında özellikle flütün günümüzde de kullanıldığına dikkat çekmiştir:
“Bu ilginç müzik aleti, günümüzde Hakkari bölgesinde yapılan düğünlerde halen kullanılmaktadır. Büyük bir zevk ile çalınan OBUA’ya (flüt) yöresel olarak “PİK” denilmektedir. Hakkari bölgesinde 2800 yıldan beri kullanılan bu ilginç müzik aleti Urartular’da kadın sanatçılar çalarken, günümüzde yalnızca erkekler tarafından çalınmaktadır.”