eskimisir41
Mısır Tarihi
"Yontmataş Devri"nde Mısır, tropikal bir iklimin etkisindeydi ve bu iklime uygun bitki örtüsüyle kaplıydı. Konutlar, henüz vadinin üstündeydi. Başlıca insan etkinlikleriniyse, avcılık ve balıkçılık olusturuyordu. "Yontmataş Devri" sonunda, bütün Afrika'da bir kaya sanatı gelisti. Yukarı Mısır'daki kayalar ve mağara duvarları, hayvan resimleri, av sahneleri ve gemicilikle ilgili çeşitli görüntülerle süslendi. "Cilalı Tas Devri" başlarında, Nil Vadisi'nin coğrafî oluşumu tamamlandı ve Sahra'da yaşayan, av köpeği bakıcıları, Paleoafrikali Sigitmaçlar ve Nilot kökenli balıkçılar, yeni tekniklerden yararlanmaya başladılar. Yavaş yavaş tahıl tarımı, keten ekimi ve dokumacılığı, hasır isçiliği ve çömlekçilik gelişmeye başladı. Köylerin eski görünümleri değisti. Sazdan kulübelerin yerini kerpiçten evler aldı.
4000 yılına doğru benimsenen teknikler giderek yetkinleştirildi. Çakmaktaşı ve bakır, aynı zamanda kullanıldı. Bunun yanı sıra, fildişi işçiliği ortaya çıktı. Küçük heykellerin yapımına girişildi. İki uygarlık merkezi, birbirine koşut olarak düzenlendi: Kuzeyde başına kırmızı bir taç giyen ve Osiris tarafindan korunun kral, batı ve doğu eyaletlerini (ya da nomos) yönetiyordu. Güneyde bulunan bir başka kral da, başına beyaz bir taç takıyor ve Tanrı Sethi tarafından korunuyordu. Güney eyaletlerinin egemenliğiyse onun elinde bulunuyordu.
Eski Mısır, yaklaşık üç bin yıl varlığını sürdürdükten sonra, M.S. 395'te Bizans egemenliği altna girerek Hiristiyanlığı yada Kıptiliği benimsedi; ama Hıristiyanlar ve Araplar, bu son derece gelişmiş uygarlığın izlerini silemediler. M.S. VI.yy'da İmparator Lustinianos, Philai'deki İsis Tapınağı'nı (Hıristiyan Mısır'daki son pagan merkezi) kapattırınca, dünyanın en eski uygarlığı sayılan bu uygarlığın üstüne bütün kapılar kapanmış oldu. Daha sonra, Fransız Jean-François Champollion'un hiyeroglif yazılarını incelemesi ve dolayısıyla o tarihe kadar karanlıkta kalmış birçok soruya ışık tutması sonucunda, Eski Mısır uygarlığıyla ilgili pek çok şey öğrenildi.
XIX. yy'a kadar Mısır tarihi, Eski Yunan yazarlarının, özellikle de Herodotos, Sicilyali Diodoros ve Stranbon'un yazdıklarından öğreniliyordu. Ayrıca Mısırlı Rahip Manethon'un, Aigyptiake adlı yapıtından da yararlanılıyordu. Manethon, bir Mısır tarihi yazmaya girişmiş ve Mısır firavunlarını 31 sülalede toplayarak bir firavunlar listesi yapmaya çalışmıştır. Bu bölümleme, modern bilimler tarafından her zaman kullanılmıştır.Günümüzde Eski Mısır bilimi (ejiptoloji), henüz çok yeni bir bilim dalıdır; ama inceledigi yazıtlar ve arkeoloji gereçleri, o kadar zengin ve o kadar çeşitlidir ki, daha şimdiden tarihöncesi dönemden Hıristiyanlık dönemine kadar, Eski Mısır uygarlığı ve tarihinin ana hatları çizilebilir, en özgün yanları belirtilebilir.
M.Ö. 3000'e doğru, Mısır'ın yazılı tarihinin basladığı sıralarda, uygarlığın bütün öğeleri bir araya toplanmıştı. Ülke, Nil'in suladığı bir toprak şeridi üstüne kurulmuştu ve ırmağın taşkın sularıyla besleniyordu. Güneş, her gün ışıklarıyla çevreye iyilik saçıyor; Afrika kökenli beyaz halk, sulama kanallarının bakımıyla uğraşıyor ve huzurunu sağlayan doğal öğelere tapıyordu.Mısır halkı, daha tarihsel döneminin başlangıç yıllarında kendine özgü bir dinginlik edinmişti. Bu durum, biraz da siyasal sistem, dinsel özellikler, dil ve yazıyı koruma kaygısından kaynaklanıyordu. Eski Mısır, yalnızca şaşmaz ve düzenli bir firavunlar dizisi değil; ama eksiksiz bir uygarlığın serüveni görünümünü taşıyordu.