eskimisir23
Eski Mısır'da Bilim ve Teknoloji
Eski Mısır'ın İskenderiye kentindeki kitaplıkta bir milyona yakın papirüs tomarı bulunuyordu. Bu kitaplığın zenginleşip büyümesinde, Ptolöme sülalesi'nden gelen Firavunlar çok çalışmışlardı. Böylece İskenderiye kitaplığı uzun yıllar boyunca dünyanın en önde gelen kitaplığı oldu. Fakat bir süre sonra bir başka kitaplık, Anadolu'daki Bergama kenti kitaplığı onunla yarışmaya başladı. O sırada hükümdarlık eden Mısır Firavunu, Bergama kitaplığını acımasızca cezalandırmaya karar verdi ve ülkesinden Anadolu'ya papirüs gönderilmesini yasakladı. Bergama hükümdarı da buna karşılık şöyle bir önlem düşündür Yurdunun en usta adamlarını yanına çağırıp koyun ya da keçi derisinden papirüs yerini tutacak ve yazı yazmaya uygun bir madde hazırlamalarını buyurdu. İşte o günden sonra Bergama, uzun süre dünyaya parşömen.satan bir kent haline geldi.Yunanca “Pergamen!” adını taşıyan Parşömen, doğduğu kentin adını alarak böyle icat olunmuştu.
Parşömen, birçok bakımlardan papirüsten üstündü. Kırılacak diye korkmadan kesilebilir ve katlanabilirdi. Ama, parşömenin bu üstünlükleri ilkin pek görülüp bilinemedi. Parşömeni de tıpkı papirüs gibi dürüp büküp tomar haline getiriyorlardı. Kısa bir süre sonra parşömenin katlanabileceği ye defter haline getirilebileceği anlaşıldı. Ayrı ayrı yapraklardan dikilmiş kitap da böyle ortaya çıktı. Yaş keçi, koyun ya dadana derileri yumuşasın diye önce suda bırakılırdı. Sonra da bıçakla yağlan kazılır ve küllü suya yatırılırdı. Bu durumdaki derilerin kılları bıçakla kolayca sıyrılırdı. Giderek bu temizlenmiş deriler tebeşirle ovulur ve sünger taşı ile parlatılırdı. Sonunda ihcev sarımtırak ve her iki yanı düz ve parlak bir deri ortaya çıkmış olurdu.
Parşömen ne kadar ince olursa, o kadar değerli sayılırdı. Bütün bir tomarı bir ceviz kabuğuna sığdıracak kadar ince parşömen yapmak ustalığını gösterenler de çıktı elbet. Nitekim, iyi söz söylemekle tanınmış Romalı Cfeeron, “Üiada”nın yirmi dört şarkısının bütününü içine alan küçücük bir parşömen tömarını gözleriyle görmüş olduğunu anlatır; Derinin kenarları kocaman bir deri yaprak meydana getirecek şekilde kesilirdi. Bu yaprak ikiye katlanır ve bundan birkaçının bir araya gelişinden de bir defter oluşurdu. Defterler, genel olarak ikiye katlanmış dön yaprak olurdu. Sonraları deriler dörde, sekize ve on altıya katlanmaya başlanan. Böylece derinin dörtte, sekizde, on altıda biri büyüklüğünde olmak üzere çeşitli boylarda kitaplar yapıldı.
Papirüsün yalnız bir tarafına yazılırdı. Oysa, parşömenin iki tarafına da yazılmaya başlandı. Bu, büyük bir özellikti. Bütün bu yanlarına karşılık, parşömen daha uzun süre kesin olarak papirüsün yerini tutamadı. Parşömen, bir eserin temize çekilmesi için kullanılırdı. Ama müsvedder kitapçı dükkânına geldiğinde, bunlar, papirüs tomarlarına kopya edilirdi. Böylece bir yazarın eseri, balmumundan parşömene, parşömenden papirüse bir gezi yaptıktan sonra papirüs “tornan halinde okurlara kadar uzanırdı. Fakat zamanla Mısır gittikçe daha az papirüs üretmeye başladı. Hele Araplar, Mısır'ı aldıktan sonra Mısır'dan Avrupa ülkelerine olan papirüs gönderilişi büsbütün durdu. İşte ancak o gün parşömen kesin bir zafere ulaştı.
Bu, pek de olumlu bir zafer değildir. Büyük Roma İmparatorluğu, bu olaydan birkaç yüzyıl önce kuzeyden ve doğudan gelen yan ilkel kavimlerce yıkıma uğratılmıştı.
Bitmez tükenmez savaşlar bir zamanlar zengin olan kentleri ıssız bir duruma getirmişti. Her geçen yıl yalnız bilginlerin değil, okuma-yazma bilenlerin sayısı da gittikçe azalmıştı. Parşömen, kitap kopya etmeye yarayan biricik araç olarak kaldığında, onun üstüne yazı yazacak kişi de hemen hemen kaltnamış gibiydi.
Romalı kitapçıların büyük kopya işlikleri çoktan kapanmıştı.Bundan başka, kuytu ormanlar da ya da ıssız vadilerde kaybolmuş manastırlarda sevap işlemek için kitap kopya eden keşişlere de rastlamak mümkündü.
Daracık odasında ve uzun arkalıklı iskemlesinde oturan keşiş San bastien'in yaşamı büyük bir dikkatle kopya ettiği kitaplar arasında geçiyordu. Acelesi yoktu. Kalemini sık sık kâğıdın üstünden kaldırarak bakar, dikkatle ve özenle yazardı. Keşiş; yazıları ucu sivriltilmiş ve ortasından yarılmış bir kamış kalemle ya da bir kuş tüyüyle yazardı.